Dr. Özlem ÖNEN

Pandemi, dünyada birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılarak etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel isimdir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bir salgın hastalığın pandemi olarak nitelendirebilmesi için toplumun daha önce maruz kalmadığı bir hastalığın ortaya çıkması, hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir hastalığa yol açması ve hastalık etmeninin insanlar arasında kolayca ve devamlı olarak yayılması koşulları gerekmektedir.

Toplantıların iptal edilip seyahatlerin kısıtlandığı, okulların ve işyerlerinin kapatılarak karantina ve sosyal mesafelenme koşullarının sağlanmaya çalışıldığı şu son haftalar oldukça yoğun bir kaygıyı da beraberinde getirmiştir.

Bir hastalık hakkındaki korku ve kaygı bunaltıcı olabilir ve yetişkinlerde ve çocuklarda yoğun duygulara neden olabilir. Hem kişisel özelliklerimize ve deneyimlerimize hem de içinde yaşadığımız topluluğun sosyal ve ekonomik koşullarına göre salgına verdiğimiz duygusal tepkiler değişmektedir. Olumsuza odaklanmak, sadece en kötü senaryoyu öngörmek gibi yaşamı zorlaştıran düşünceler belirsizliğin ön planda olduğu bu tür süreçlerde kolaylıkla ortaya çıkmaktadır. Bu tepkileri vermemek ve kaygılanmamak olası değildir ancak kaygıya kapılıp gitmeden ve olabilecek en etkili önlemleri alarak yaşamı devam ettirmek de gerekmektedir. Kaygı, tehlikeyle karşılaşma durumunda uygun eylemler içinde olmamızı sağlar. Yaşamı zorlaştıran kaygı ise, sürekli aklımızda kalır ve bizi tüketir.

Salgın sırasında çok farklı ruhsal zorlukların yaşanması mümkündür. Kişi kendisinin ve sevdiklerinin hayatını kaybetmesinden endişe duyabilir, uyku kalitesinde bozulmalar, geleceğe dair güven duygusunda azalma hissedebilir; kabuslar görebilir, yapılan işe odaklanmakta zorlanabilir. Genç yaş grupları ve çocuklarda olduğundan daha küçük yaşta imiş gibi tavırlara (regresyon) rastlanabilir.

Sadece bu süreç sırasında değil, bu süreç sona erdiğinde de birçok çocuk ve gençte psikiyatrik bozulmaların ortaya çıkması olasılığı yüksektir.

UNICEF, bu tür kriz durumlarında ailelerin geçici de olsa “yeni normal” e göre kendilerini tekrar organize etmelerini tavsiye etmektedir. Bunun için öncelikle sakin ve proaktif olmak, ikinci adım olarak da günlük rutinleri oturtmak önerilmektedir. Çocuklar her zaman için iyi ve tutarlı olarak yapılandırılmış ortamlarda daha az kaygılı olup, daha iyi işlevsellik göstermektedirler.

Çocuklara düzenli bir rutin uygulayabilmek için ebeveynlerin öncelikle kendi günlük rutinlerini organize edebilmiş olmaları gerekmektedir. Ebeveynlere genel ‘kendine bakım’ kuralları çerçevesinde düzenli uyku ve uyanma zamanlarını belirlemeleri (uyku düzeninin kaydırılması ya da gün içi uyuklamalardan kaçınılması), evde olabildiğince fiziksel egzersizler yapmaları, düzenli öğünlerle dengeli beslenmeye çalışmaları, abartılı alkol, çay, kahve tüketmemeleri ve sonradan pişman olunacak (abartılı internet alışverişleri gibi) eylemlerde bulunmamaları önerilmektedir.

Kaygı ve tekrarlayıcı düşüncelerle başa çıkabilmek için her gün aynı saatte ve sınırlı bir süreden (örneğin; günde 30 dakika) oluşan bir ‘kaygılanma zamanı’ belirlemek ve bu şekilde kaygılanmayı sınırlandırmaları önerilmektedir. Böylece televizyon ya da sosyal medya gibi haber kaynakları karşısında saatlerin boşa geçirilmesinin de önlenmesi planlanmaktadır.

Pandemi sürecinde evde izole kalınan zamanı akılcı bir şekilde kullanmanın bir yolu da aktif sorun çözme becerisinin geliştirilmesidir. Aktif olarak sorun çözme eylemine girişebilmek için güncel yaşantımızda önceden var olan bir sorununun tanımlanıp, isimlendirilmesi önemlidir. Belirlenen sorun için olası çözüm yollarının belirlenmesi ve seçilen çözüm yolunu uygulamak üzere bir plan yapıp, uygulamaya koymak önemlidir. Sonuçları değerlendirmek hem kaygıyı arka plana atmakta hem de pandemi sorası sürece hazırlıklarımızda önemli yer alabilecektir.

© Aracely Franco

Geçirilen süreçte edinilen tecrübelerin salgın sonrasındaki dönemde büyüme ve gelişme için bir fırsat olarak kullanılması önemlidir. Diğer afetlerde olduğu gibi yeni korona virüs pandemisi (COVİD-19) çocukların gelişim sürecinde pozitif bir etki yaratabilir, öğrenme ve olgunlaşmayı tetikleyebilir ya da korku ve şüphe şeklinde yaşantılanmaya devam ederek negatif bir deneyim olmaya devam edebilir. Duyarlı ve organize olmuş yetişkinlerden oluşan bir çevreden zorluklarla başa çıkma konusunda yardım alan çocuklar bu destekten fayda göreceklerdir.

Sağlıklı bir destek sistemine sahip olan çocuk ve gençlerde pandemiden kaynaklanan hasarın nasıl atlatılabileceğine dair güçlü bir merak oluşabilir. Ancak gelecekte sağlıklı bir güven seviyesine sahip olmayı öğrenen çocuklar diğer insanlara yardımcı olmak için güçlü bir istek geliştirmeyi başarabilirler.

Küçük yaştaki çocuklar için salgınla ilgili akıllarına takılanları rahatça sorabilmelerinin sağlanması önemlidir. Çocuğa bakteri ve virüs gibi kavramlar hakkında anlayabileceği şekilde bilgi verilmesi gerekmektedir. Salgının ne zaman biteceğine dair dürüst olunması, bu konuyla ilgili tüm hekimlerin ve bilim insanlarının çalışmalarının sürdüğü ve olabilecek en kısa sürede çözümlemek için ellerinden geleni yaptıklarının söylenmesi uygun olacaktır. Çok korkmamamız ama dikkatli olmamız gerektiği ve korunmamızın en uygun yaklaşım olacağı konusunda bilgi verilmesi, çocuğun zihnindeki belirsizliklerin ortadan kaldırılmasında yardımcı olacaktır.

Tüm dünyayı etkisi altına alan küresel kriz durumlarının ekonomik kayıplar ve belirli bir kişi veya gruba yönelik olumsuz, kötüleyici, düşmanca, değersizleştiren ve ayrımcı tutumları tanımlayan damgalama gibi pek çok olumsuz sonucu da yaşanmaktadır. Yaşlılar, mülteciler, eğitim düzeyi düşük olanlar, yoksullar ve son dönemde sağlık çalışanlarına yönelik damgalayıcı yaklaşımlar bu süreci daha da incitici hale getirebilmektedir.

Halen dört duvarı mamur bir ev yaşantısı içinde sosyal mesafalenme sürecimizi korunaklı şekilde geçirebiliyorsak şanslı olduğumuzu unutmamamız gerekmektedir. Pandemi sürecinin bizim kişisel hikayelerimizin sadece biri olduğunu bilmek önemlidir. Günün birinde son bulacak bu salgın sürecinde kendi günlük rutinimizi oluştururken sosyal sorumluluklarımızı da unutmayarak risk gruplarına yardımcı olabilmek ya da en azından risklerinin farkında olup saygı duyabilmek de erişkinlerin çocuklarına model olabilecekleri en önemli konulardan biridir.

Kaynaklar: 

1. Br_ef_ng note on address_ng mental health and psychosoc_al aspects of COVID-19 outbreak, vers_on 1.0; 26 Subat 2020 UN.pdf Centers for D_sease Control and Prevent_on (CDC)

2. Karantinanın ruhsal etkileri ve koruyucu önlemler. Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Çalışma Birimi

3. Covid ve Damgalama. Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Çalışma Birimi

4. Covid ve Çocuklar. Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma ve Afet Çalışma Birimi

5. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Covıd-19 (Korona) Virüs Salgını Sırasında Aile, Çocuk Ve Ergenlere Yönelik Psikososyal Ve Ruhsal Destek Rehberi.