Pınar Aydın O’Dwyer

“Beyaz bale” deyince insanın aklına “bulutların üstünde dolaşılan, romantik mi romantik pespembe bir aşk öyküsü; oğlan kıza vurgun, kız oğlana; aileler önce mırın kırın ama sonunda çaresiz kabullü; arada azıcık kıskançlık sosu; neyse ki sonunda biz çıkalım kerevete, onlar ersin muradına durumu” gelir. Gelgelelim durum her zaman tam böyle değildir.

Anna Pavlova

 

Her şeyden önce “beyaz bale” deyimi nereden geliyor, bunu hatırlamak yerinde olur. Beyaz bale, kadın dansçıların kostümünün beyaz tütü (Dipnot 1) ve açık pembe renkli point ayakkabısından (Dipnot 2) oluştuğu; erkek dansçıların da tayt, sırmalı kolet (Dipnot 3) ve yumuşak dans ayakkabısı (Dipnot 4) giydiği balelerin genel adıdır. Konular hemen daima dokunaklı bir aşk öyküsüdür. Olaylar pastoral atmosferde ya da egzotik diyarlarda geçmeli ve tabii tüm eser romantik bir klasik müzik eşliğinde olmalıdır. Klasik bale olarak adlandırılabilecek ilk danslı eserler 17’inci yüzyılda Avrupa’da özellikle Fransa ve İtalya’da başlamış olmakla beraber, asıl beyaz baleler sanatta romantik döneme koşut olarak, 1800’lerin başında balerinlerin parmak ucuna çıkma tekniğinin geliştirilmesiyle ortaya çıkmıştır.

Buraya kadar her şey harika gözükmekle beraber bazı beyaz balelerin konularına bakınca, bunların kadın açısından pek de iç açıcı olmadığı görülebilir. İlk beyaz balelerden biri, periler diyarında geçen La Sylphide balesinde sıradan bir İskoç köylüsü James ile güzel ve gizemli peri Sylph’in kara sevdası anlatılmaktadır. Eserin sonunda James’in bir insanla nişanlı olması nedeniyle peri Sylph üzüntüden ölür (Dipnot 5). Aynı öykünün yıllar sonra yapılan farklı bir sürümü olan Les Sylphides balesinde ise James periyi tercih eder etmesine ama yine de sevgililer umutla bekledikleri mutlu sona ulaşamazlar (Dipnot 6).

Giselle balesinde kalp hastası Giselle adlı köylü kızı bir düke âşık olur. Ama ne yazık ki dük zaten nişanlıdır. Bunu öğrenen Giselle üzüntüsünü dans ederek ifade eder ama ne yazık ki korkulan olur, kalbi durur ve ölür (Dipnot 7).

Kuğu Gölü balesinde ise güzel beyaz kuğu Odette’ye âşık olan prens çekiciliğine aldanarak onun yerine yanlışlıkla büyücünün kızı siyah kuğu Odile’e evlenme teklif eder. Oysa kötü büyü etkisi altındaki Odette ancak kendisine bir prens evlenme teklif ederse insan haline geri dönebilecek olan bir prensestir. Ne yazık ki kuğu olmaktan kurtulabilecekken Odette, prensin hatası yüzünden bu dünyadan göçer (Dipnot 8).

La Bayadère balesinde ise Hintli tapınak dansçısı Nikiya’nın da kaderi pek farklı değildir. Nikiya ve savaşçı Solor birbirlerini sevmektedir. Gelgelelim Nikiya’ya başrahip göz koymuştur ve ona sahip olabilmek için yılanla zehirler, kendisini tercih ederse kurtarabileceğini söyler. Bunu kabul etmeyen Nikiya da ölür (Dipnot 9).

Yukarıda sayılan tüm bu beyaz bale eserlerinde ortak olan iki noktadan biri kadının trajik mazlum kaderi, diğeri ise tütü giyilerek yapılan baleler oluşudur. Diğer bir deyişle tütü kadın trajedisinin baledeki partneri iken tezat şekilde yaklaşık bir yüzyıl sonra özgürleşen kadının ilk işaretidir adeta…

 

Tütü tarihi 1832 yılında Eugéne Lamy tarafından tasarlanmış ve La Sylphide balesinde Marie Taglioni (parmak ucuna çıkan ilk balerin) tarafından giyilen, diz altına kadar uzanan çan şeklindeki “Romantik Tütü” ile başlıyor. Tarlatan, müslin, ipek, tül veya naylondan yapılan üzerinde tüy, dantel, pul, payet, aplik vb. gibi süslemeleri olan tütülerin etek boyu zamanla adım adım kısalmış; kol kısmı incelip askıya dönüşmüş ve kalçadan itibaren yere paralel şekilde kabarık durabilen “Klasik Tütü” halini almıştır. Oysa o yıllarda “medeni” Batı dünyasında günlük yaşamda, değil ayak bileklerinin gözükmesi, korsesiz dolaşabilen kadın olmadığı düşünülürse bale sahnesinde giderek kısalan etek boyuyla tütülerin boy göstermesinin ne kadar şaşırtıcı ve hayli öncü olduğu anlaşılabilir.

 

 

Korselerin ortadan kalkması ise bambaşka bir akıl almaz vakadır. I. Dünya Savaşı sırasında Amerikan savaş endüstrisinin ihtiyacı olan metaller, kadınlardan “artık korse takmamaları istenen” bir kampanya sayesinde, korse metallerinden sağlanmış. Yoksa korse takan kadınların iç organlarında sağlık sorunları olması nedeniyle bırakılmış değildir. Yine de “korseden kurtulmayı” kadın hakları savaşımının bir sembolü olarak kullanmış olan ünlü kadın haklarının öncü savunucusu, “süfrajet” Emily Parkhurst’ün (1858-1928) hakkını yememek lazım. O olmasaydı belki korse plastiğe dönmüş ve endüstri devriminde kadınların çalışma yaşamında yer almasına rağmen hâlâ takılıyor olurdu, seçme ve seçilme hakkı ise akla bile gelmezdi.

 

Korseden kurtulmanın ardından sıranın alenen mini eteğe gelmesi ancak 1960’larda Mary Quant’ın tasarımını beklemişti. Büyük savaşların arasında sonrasında etek boyları “yo yo” misali azıcık kısalıp azıcık uzayarak, nihayetinde bugünkü “isteyen istediğini giyer” insanlık hakkına ulaşılmış durumda. Ya da belki günümüzde, korsesiz mini etek giyilen ilk çağlara geri dönülmüştür denilebilir!

Gerçekten de sanat yaşamı etkilemiş, bale tütüsü mini eteğin yolunu açmış mıdır sizce; bu yolda nice Sylph, Giselle, Odette, Nikiya ve nice isimsiz kadın feda olduktan sonra?

 

Dipnotlar:

  1. Tütü: Bale yapmaya izin verecek oranda kısa ve kabarık etek. “Tutu” Fransızca “popo” demektir.
  2. Point shoe: parmak ucuna çıkmaya izin veren ayakkabı
  3. Kolet: erkek balerinlerin giydiği kısa tunik
  4. Flat shoe: Yumuşak dans ayakkabısı
  5. La Sylphide. Beste: JM Schneitzhoeffer, Metin: A Nourrit, 1832.
  6. Les Sylphides. Beste: F. Chopin, 1907-9
  7. Beste: A. Adam, Metin: JV Saint-Georges ve T Gautier, 1841
  8. Kuğu Gölü. Beste: Pİ Çaykovski, Konu: Rus ve Alman masalları, 1876
  9. La Bayadère. Beste: L Minkus, Metin: S Khudekov, 1877

 

Kaynaklar

  1. Aydın O’Dwyer P, Gürcan B: Bale Kitabı. Akılçelen Kitaplar, 2012.
  2. Aydın O’Dwyer P: Alternatif Giselle yazısı. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/alternatif-giselle-yazisi/1661/ Erişim tarihi: 25.3.2018
  3. Çıkıgil N: Giselle balesi üzerine. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/necla-cikigil/giselle-balesi-uzerine/1663/ Erişim: 26.3.2018
  4. Barın N: Batı Dans Tarihi. TC Kültür Bakanlığı, 1999
  5. Fenmen B : Bale Tarihi. Sevda Cenap And Vakfı Yayınları, 1986
  6. https://www.dancemagazine.com/the-story-of-the-tutu-2306873745.html
  7. http://www.dailymail.co.uk/femail/article-2337556/The-forgotten-suffragettes-From-vote-able-wear-comfortable-clothes-little-known-women-fought-rights-granted-today.html Erişim: 25.4.2018

 

Not: Sahne Dergisi, Mayıs-Haziran 2018, 86’ıncı sayısında yayınlanmış, yeniden düzenlenerek ve izinle kullanılmıştır.