Dr. Alena SAR

Türkiye gündemine COVİD-19, Korona, yarasa çorbası hastalığı girdiğinden beri bir doktor olarak hastalığı önlemeye, doğru tanıya, tedaviye ek olarak bilgilendirme ve yanlış bilgilendirmeye karşı mücadele etmek görevlerim arasına ilave oldu. Salgınlara bilimin ışığıyla müdahale edeceğimi umarken insanlara kelle-paça çorbasının bir ilaç olmadığını tekrar ederken buldum kendimi. Bu yazıma öncelikle Covid-19 hakkındaki eksik bilgilerin tamamlanması ve maalesef televizyonlarda nadiren bahsedilen en genel özelliklerini açıklayarak başlamak istiyorum. Umarım evlerinize sirke dökerken aklınızın bir köşesinde bu bilgilere yer açılır. (Bu arada unutmadan, sirkenin Covid-19’u engellemekte hiçbir yararı yoktur.)

Pandemi nedir? Pandemik hastalık nedir? 

Dünyada eş zamanlı ve yaygın bir şekilde ortaya çıkan, çok sayıda insanı etkileyen bulaşıcı hastalıklara PANDEMİK hastalık ve yeryüzünde ortaya çıkan bu halk sağlığı sorununa ise “PANDEMİ” denir.

Pandemi, DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ tarafından ilan edilir ve bu ilanda ilgili kurum tarafından dikkate alınan iki temel özellik: -etkenin bulaştırıcılığı -etkenin virülansı; bir başka ifadeyle hastalık oluşturma gücüdür.

Covid-19 da bu bağlamda, DSÖ tarafından “pandemi” olarak tanınmıştır.

© Aslı Çelikel 

Covid-19’un etkeni nedir? 

İlk olarak 31 Aralık 2019’da DSÖ’nün Çin Ofisi, Vuhan şehrinde sebebi bilinmeyen pnömoni vakaları bildirmiştir. 7 Ocak 2020’de bu vakalardaki etkenin bir corona virüs olduğu saptanmıştır.

Aslında insanlık corona virüs ailesi ile SARS ve MERS aracılığı ile daha önceden tanışmıştı; ancak bu defa karşımıza çıkan her ikisinden de hızlı bulaşan, aynı aileden başka bir corona virüstür. Bu yeni virüse, benzerlikten dolayı SARS-CoV-2 ismi verildi ve sebep olduğu hastalığa da Covid-19 denilmiştir.

Covid-19 nasıl bulaşır? 

Hastalık esasen damlacık yoluyla insandan insana bulaşmaktadır. Hasta kişiler tarafından saçılmış partiküller, aksırma-tıksırma gibi durumlarda diğer kişilerin doğrudan solunum yollarından içeri girebilmektedir. Ayrıca bu partikülleri diğer kişiler dokunma yoluyla yüzlerine ve doğal olarak solunum yollarına taşıyabilirler.

Belirti olmadığı halde hasta olan kişilerin de aynı şekillerde hastalığı bulaştırabilmeleri mümkündür.

Hastalık etkeni dış ortama çok dayanıklı değildir ve cansız yüzeylerde aktivitesini 2-3 saat içinde kaybettiği düşünülmektedir. Ancak burada dış ortamın nemi, sıcaklığı, dışarı atılan virüsün miktarı, kontamine edilen ortamın dokusu da önemlidir ve söz konusu faktörlere göre virüs aktivitesinin süresini uzatabilir veya kısaltabilir.

Covid-19’un belirtileri nelerdir? 

Covid-19 sistemik bir hastalıktır, hatta hemoglobinopati bile denebilir. Etkenle karşılaşan kişilerde üç tür yanıt ortaya çıkar. Hastaların büyük bir grubu hastalığı çok hafif belirtilerle neredeyse hastalandığını bile anlamadan atlatmaktadır. İkinci grup hastalarda ateş, öksürük, kas ağrısı ortaya çıkmaktadır. Belirtiler bu düzeyde kaldığında, tanı konulan hastanın tedavisi düzenlenmekte ve evinde 14 gün boyunca izolasyon/müşahede altına alınmaktadır. Üçüncü grup hasta riskli kabul edilen hastalardır. Riskli addedilen hasta; hipertansiyon, diyabet gibi ek hastalıkları olan ileri yaş grubundaki kişilerdir. Bu hastalarda, yukarıda sayılan belirtilere nefes darlığı eklenir. Tedaviye rağmen hastanın genel durumunun bozulması, kişinin virüsle mücadele eden kendi imün sistem hücrelerinin çıldırması ve sitokin fırtınası denilen fenomenin gerçekleşebilmesi bu hasta grubunda mümkündür. Bu ihtimal gerçekleştiğinde, kişinin akciğer fonksiyonları azalacağı ve hatta durabileceği gibi, çoklu organ yetmezliğiyle de karşılaşılabilinir.

DSÖ Covid-19 belirtileri olarak; ateş, öksürük ve nefes darlığı, üşüme, titreme, kas ağrısı, başağrısı, tat ve koku alamama, boğaz ağrısını saymaktadır. Daha 3-4 ay önce ortaya çıkmış olan virüs hakkında her geçen gün bilgilenmeye devam etmekte ve tecrübemiz artmaktadır. Nitekim saha pratiğinde bunların dışında tromboembolik olaylar ve ishal gibi gastroinstestinal sisteme ilişkin bulgulara rastlanmaktadır.

Covid-19 tanısı nasıl konulur? 

Tanıyı koyarken 3 önemli nokta değerlendirilir:
1) PCR Testi
2) Bilgisayarlı Tomografi
3) Laboratuar Testleri-CRP Ferritin gibi

Burada tartışmalı olan PCR testidir. PCR’ın hastalığı göstermeye muktedir olduğuna şüphe yoktur. Sorun, yanlış negatifliği yüksek olan bir test olmasıdır. Bunun sebepleri arasında 1- hastadan alınan test örneğinin çok az alınmış olması, 2- test örneğinin hastalığın çok erken ya da geç evresinde alınmış olması, 3- test örneğinin uygun şekilde alınmamış ya da gönderilmemiş olması, 4- PCR inkübasyonu ya da virüs mutasyonu gibi testin doğasından kaynaklanan sorunlar sayılabilir. Bu nedenle PCR test sonucunda bir veya daha fazla negatif sonuç alınmış olsa bile, Covid-19 olasılığı dışlanamamaktadır. Ancak tekraren sözkonusu testin vücuttan alınan numunelerle hastalığı gösterir tek vasıta olduğu da belirtilmelidir.

Eğer hastanın kliniği ve özellikle tomografi belirtileri, PCR testi sonucu negatif olsa bile, Covid-19 yönünde ise bugün hasta, Covid-19 kabul edilerek tedavi edilmektedir.

Ne yazık ki, ülkemizde tanı sadece PCR testine göre kesinleşmektedir. Bu da hastaları tedavi ederken sorun yaratmasa bile, istatiksel olarak bir sahte iyi tablo sunarak salgın önlemlerinin alınmasında ağır hareket edilmesine veya önlemlerin birden veya tedrici kaldırılmasında erken davranmaya neden olabilir.

Tedavi ve korunma

Hastalığa spesifik bir tedavi henüz yoktur. Canınızın çekmesi dışında kelle-paça çorbası içmek maalesef, tedavi veya koruyucu işlev görmemektedir. Lakin afiyet olsun. Tıbba geri dönecek olursak; hastalığın belirli evrelerinde, tüm dünyada ve ülkemizde, belli bazı ilaç grupları kullanılmakta ve tedavide olumlu sonuçlar alınmaktadır. Ancak vebada, sıtmada, veremde olduğu gibi doğrudan etkeni ortadan kaldıran bir ilaç henüz yoktur. Tüm dünyada hem aşı, hem de ilaç çalışmaları ise son hızıyla sürmektedir.

Umut verici çalışmalar ülkemizde de yapılmaktadır; umut kırıcı, sonlandırılan pek çok çalışma da mevcuttur. Covid-19 hastalığının yeniliği, spesifik tedavi ve aşı için zaman gerektirmektedir.

Bu noktada hastalıktan minimal zarar görmek için korunma yollarını çok iyi bilip onları doğru kullanmak gerekmektedir. Temasın önlenmesi, fiziksel mesafenin korunması, el temizliğine dikkat edilmesi, hastaların ve sağlıklı bireylerin dış ortamlarda maske takması hastalığın bulaşmasını engellemede en önemli önlemlerdendir.

Özellikle büyük şehirlerde insan hareketliliğinin azaltılması hastalığı sınırlamakta en güvenli yöntemlerden biridir. Bu bağlamda 14 gün ya da daha uzun süreli sokağa çıkma yasağı kararının yöneticiler tarafından alınması hastalığı yavaşlatıp sönümlendirecektir. Ekonomik nedenlerle bu önlemin alınmaması uzun vadede gizli sürü bağışıklama metodunun uygulanması sonucunu doğurur ki bu durumda ödenecek bedel uğranılması muhtemel ekonomik kayıplardan daha vahim olabilir. Sürü bağışıklaması her zaman bir bedel ödetir, bu bedeli ise çoğu zaman dezavantajlı bireyler öder. Ayrıca 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kişiler hakkında tedbirlerin zorunlu olmadıkça zayıflatılmasının, özellikle 65 yaş üstü insanların taşıdıkları risk düşünülecek olursa tehlikeli sonuçlara yol açabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Sanırım Covid-19 bizim son karşılaşacağımız pandemi olmayacaktır. İnsanlar varoluşları süresince doğal ya da yapay virüslerle, hastalık etkenleriyle karşılaşmaya devam edeceklerdir. Kontrol altına alınsa bile Covid-19’un hayatımızdan hemen çıkacak gibi de görünmemektedir. Ama mutlaka tedavisinde ilerleme sağlanacak, aşısı bulunacak ve korunma yollarında ilerlemeler kaydedilecektir. Bu pandemi deneyimimiz, özellikle de hastalığın ortaya çıkışında bugün kabul edilen hayvandan insana geçme durumu hatırlanacak olursa, yaşam pratiklerimizi sorgulamamıza ve bunları belki doğaya uygun hale getirmemize, ayrıca daha alturist bir dünya düzeni kurmamıza da vesile olabilir.